İçinde Kedi Geçen Şarkılar
Bir resim çizsem kenarına kıvrılmış uyuyan bir kedi iliştirirdim ve bir şarkı sözü yazacak olsam içinde muhtemelen ‘’kedi’’ geçerdi. Bugün içinde kedi geçen şarkılarda bir yolculuğa çıkacağız. Ama baştan söyleyeyim içinde aşağılama barındıran ‘’kara kedi, sokak kedisi, nankör kedi’’ gibi tamlamalar olan şarkıları hemen eledim. Bize dinleyip, doya doya eşlik edeceğimiz şarkılar lazım.
Günlerden hüzün. Hiç kimse anlamıyor bizi. Herkes kendi dünyasında. Feridun Düzağaç’ın ‘’Yanında bir yavru kedi olur, yanında hiç soru sormadan uslu durur.’’ diye betimlediğine çok ihtiyacımız var. Böyle yanında olmalar istiyoruz, sormadan sorgulanmadan. Sadece sıcaklığını hissederek. Sezen de durumun farkında ve ‘’Bir kedim bile yok, anlıyor musun?’’ diye isyan ediyor. Anlıyoruz Sezen. Senin yanında kedin olsa neler olacağını tahayyül ederek çıkıştığını da anlıyoruz. Sonra Volga Tamöz kedinin yaralanan tarafa çok iyi geleceğini bildiğinden olsa gerek ‘’Küsme yokum diye hayatla, bir kedi al dost ol onla.’’ diye tavsiyede buluyor terk eylediği yâre. Açıkçası bu ukalalığa biraz sinirim bozuldu ama evet, güzel tavsiye. :)
Ardından hüzün hafifliyor ve bize bir güç geliyor. Gururdur belki bu gücün adı, kızgınlık ya da mahcubiyet bilemeyiz. Ama ‘’gel, seni özledim, sana ihtiyacım var.’’ vs. dedirtmez her neyse. Bize bunları üstüne yıkacak bir masum lazımdır. Asla kıyılamayacak bir şey. Kedi!! Candan Erçetin anlatmak istediğim tüm olayı iki dizede özetler zaten: ‘’Ben özlemedim ki seni kedi özledi, çağır onu gelsin diye bana kedi söyledi.’’ diyerek. Aynen Candan aynen. Sonra Melek Mosso ‘’Kapıyı çarptın, rakıyı döktün, ağzını bozdun, kediyi üzdün’’ der o kaba adama. Umarım anlamıştır o adam deyip, Melek Mosso’ya sarılırız. Sezen belki yılların verdiği cesaretle ‘’Ben, kedim, yatağım çok şikayetçiyiz senden.’’ diye açık açık söyler. Kendini de katar yani. Bizim oraya henüz yolumuz var. Biz Özcan Deniz gibi ‘’Kedin hasta, ben bakamam ki, bende kaldı.’’ şeklinde çağırmaları yapabiliriz belki şimdilik. Bir gelsin de hele, gerisini hallederiz.
Hayat bu. Hep hüzünlerle, gözyaşıyla geçecek değil ya. Yeni kapılar açılır, yeni umutlar doğar, yüzünde güller açar, aynada daha güzel gelirsin gözüne. İçin içine sığmaz ve kendin dahil her şeye sarılasın gelir. Tam böyle anlar için bir şarkı keşfettim bu yazıyı yazarken. Atın playlistlere. Şarkıda ‘’Fırsatını bul, aşka köle kul,özrü de kabul, bir kediye yumul!Sevgini de saç, dostluğun ilaç.Bak dünya böyle ne güzel!’’diye haykırıyor Demet Sağıroğlu. Ve kedinize yumularak huzur doluyorsunuz. Sonra evin her yerinden yüzlerce kedi çıkıyor ve hep beraber dans ediy.. ahahah tamam şakaydı :) Dans demişken ama Tarkan gelsin kıvrıla kıvrıla. ‘’ Hadi aşk beni çağır da yanına, kedi gibi sokulayım sıcağına.’’ desin. Gerisi hayal gücünüze kalmış.
Bülent Ortaçgil ‘’Kediler’’ şarkısında bir sevimli, uslu, küçücük gözlü küçük kedilerden bahseder; bir de sesli, hırslı, kocaman gözlü büyük kedilerden. Ve sorar: ‘’Siz kardeşler hangi kedileri seversiniz? Hangi kediler gibi yaşamak istersiniz? Sevimli, uslu, sesli, hırslı? Hangi kedilerdensiniz?’’ Galiba ben uslu ama oyuncu, kocaman gözlü, bulunduğu yerden de mutlu ama dışarıyı da merak eden bir ev kedisiyim. Tam hırslı olacağım, yaş mama geliyor önüme. Peki ya siz? Siz hangi kedilerdensiniz?
keditor@miyavv.com